- 18.11.2021
Başkanın Mesajı
Dünyanın dört bir yanında insan ilişkileri daha gergin, sosyal ve ekonomik hayat daha çatışmalı, siyaset ve inancın dili daha keskin bir hale gelmekte.
Bu gerginliği yaratanlar arasında gene din adına ilahiyatçı denenlerin bulunması sorunu apayrı bir konuma getirmekte.
Esas sorun Din adına konuştuklarını iddia edenlerin kul hakkının yenmemesi, hırsızlık, haksızlık , yolsuzluk ve adaletsizlik yapılmaması yönünde görüşleri dile getirmesi yerine kimin kimle evleneceği, 12 yaşında mi 15 yaşında mi evliliğe hazır olduğu , kimin kimle evlenmesi caizdir gibi boş konular ile uğraşması.
Alevilere karşı kullanılan bu aşağılayıcı dil bugün sadece kendisine akademisyen, ilahiyatçı denen şahıs tarafından değil daha önce de devletin en üst kademesindekiler tarafından kullanılmıştı. Bu kişiler hükümet tarafından kınanma yerine korunup kollanmaktadır. Örneği ise bu ilahiyatçı denen zattın artık arpalık konumuna getirilen devlet bankalarının birinde yönetim kurulu üyeliğine atanmasıdır.
Bu anlamda Türkiye’nin son derece ciddi bir toplumsal gerginliğe sürüklendiği bir ortamda tüm toplum kesimlerine ve özellikle hükümete şu çağrıda bulunmak istiyoruz;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kanun maddelerini uygulanması, Anayasanın 1. maddesi, 10. maddesi 24., 90. ve 138. maddelerine işletilmesini talep ediyoruz. Anayasanın 90. maddesi Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uyma zorunluluğunu getirmektedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu 47 devletin yargıçlarından oluşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2016 yılında vermiş olduğu karar ile Türkiye Cumhuriyetinin Alevilere karşı ayrımcılık yaptığı tescillenmiştir. Bu kararda Alevilerin cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, Alevilerin inanç önderleri, Dedelerin kamu hizmetlisi olarak görülmesi ve Alevilere devletin genel bütçesinden pay ayrılması kesinleşmiştir.
Her ne kadar Uluslararası hukukun üstünlüğü endeksi’nde Türkiye 127 ülke arasından 105. sıraya düşmüş ise de Türkiye yargısına olan güvenimiz ve umudumuz halen etmektedir.
Hükümet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulayarak Türkiye’de Alevilere karşı yapılmakta olan ayrımcılığı ortadan kaldırmış olmanın yanı sıra Alevilere ve diğer farklı görülen gruplara karşı ortaya çıkan bu çirkin dilin önüne geçip, eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü temelinde Türkiye’nin birlik ve beraberliğine katkıda bulunmuş olacaktır.